ben bir irrasyonel sayıyım.

bugün Peri dedi ki;
''insan rasyonel sayıdır bi nevi.. paydası kendisi, payı da onu sevenler.. bencilliğe ne kadar düşerse payda o kadar büyüyeceği için, pay ne kadar büyük olursa olsun değeri o kadar azalır.''

bilmem anlatabildi(m) mi.

düğüm

biri gelmiş diyor ki: ''ne kadar çıldırabilirsin ki en fazla?''
birileri bana niye böyle sorular soruyor bilmiyorum.
''bilmem..'' diyorum, ''cesaret edebilirsem kendimi ölürecek kadar..''
''yok.. ölme, yaşa; ama en fazla ne kadar yani?'' diye ısrar ediyor,
birileri böyle birilerine söylese ya; ben ısrardan nefret ederim..
cevap veriyorum: ''o zaman da herkesi öldürecek kadar sanırım..''

hani

hani sen böyle bi başına gidiyosun uzaklara, bilmediğin bi şehirde saatlerce yürüyosun ıpıslak, yeni yerler görüp, yeni insanlar tanıyosun, kendini vapurlardan sallandırıyosun, martıları görüp hüzünleniyosun, gözlerin yanana kadar güneşe bakıyosun..
sonra geri geliyosun ya hani,
hani evin bıraktığın gibi -aynen- yerinde duruyo ya;
sanki sen hiç gitmemişsin gibi,
sanki yalanmış gibi..

anlamıyorum.

-bence evrenin en büyük şakalarından biri de bu. evet.


bide bi şarkısı var bu yazının.

''i miiiss youu.. kiiiisss you...''

''ben ne diyorum, annem ne diyor'' hali eşittir:

annenin, gece 23 sularında eve gelmesi ve en geç 1-2 saat içinde tekrar yatağa gireceğini bile bile: ''madem akşama kadar evdeydin kızım, yatakları falan niye düzeltmedin?'' demesi hali.

-hayat çok zor anne. o yüzden çatıyı teras yapalım diyorum, ha ne dersin?

the end

yittiğimize göre bitti diyebiliriz artık.

-kısmen gidiyorum haberiniz yok?
KENDİME ÇEKİ DÜZEN VERMEYE GİTTİM, GELİCEM.

koşasım

şöyle bi yerlere gidip alabildiğine koşasım var.
ova, plato, aslanlar, sarı balıklar, çayır çimen, turuncu bulutlar, sümüklü böcek falan..
koşmak çok güzel bişey bence, hiçbişey düşünmeden böyle, amaçsızca..

-diyorum ki!! beni götürün şöyle bi yerlere de, şehrin ortasında deli gibi koşup durmayayım!

götürüp bırakın beni böyle dümdüz bi alana.. ya da eğimli de olabilir; eğimin başından salıverin beni, tepeye götürüp itin bi böyle, görceksiniz ben zaten dünden razıyım.. böyle üff'lesen arkadan ben zaten bırakırım kendimi çayıra çimene..
sonra isterseniz siz gidebilirsiniz hatta. (çok da düşünceliyimdir bilemezsin..)

-söz bi tane daha kusana kadar koşcam, bidaha koşmıcam.
(işim gücüm yalan dolan ha.. yine koşarım ki ben.. yalan yani. ama dudağımı ısırdım ki hemen, ödensin diye yalanımın kefaleti.)

Ders(im)

çocuğun adı bile Dersim.. ben napıyım.
duramam ki ilgilenmeden,
isyanla falan.
ben dursam o benle ilgilenir..
bu bir tesadüf değil.
evet.
eminim.
-herkesin evine haftada iki kere, ikişer saattten ismi Dersim olan bi çocuk gelmez.
hele ki matematik falan..
hikaye yani.
kesin var bunda bişi ben diim.
(-kesin beni sınıyolar. evet.)

nasıl yani yaa.

kate: kedileri mi çok seviyosun sen?
sosiscan: evet çok seviyorum. sen sevmiyo musun?
kate: yok ben korkarım kedilerden, peki ya köpekleri?
sosiscan: ..peki ya sen, fareleri seviyo musun? ben çok seviyorum da..
kate: egkhukrlkşojyşnhipo..?
hıhı bayılırım.

bknz:
kate: 20 yaş,
sosiscan: 5 yaş.

dün bu fotoğrafı gördüm diye sabaha kadar farelerle uğraşmışken rüyamda, bugün bu soru.. şaka dimi. çok şaka hatta. evet.

fiiikrimdeeen geeceeler yatabilmireem..
buuu fikri baaaşımdan atabilmiirem...

çok becerikliyim ki ben.

bugün bütün söküklerimi diktim. giymediğim kıyafetlerimdeki sökükleri bile. oturdum bildiğin iğne iplik.. hatta benimkiler bitti, gittim diğer gardroplara baktım; dikecek bişey bulamayınca da sağlam olanları söküp yeniden diktim. 1kilometre ip harcadım ben bugün.
çokeğlendimgörsenbi. (çok becerikli olduğum mesajını aldınız umarım??*1)

bugün söküklerimi diktim,
geçen gün de Beri'yle künefe yemiştim,
şimdi de çikolata yiyorum, (tanrım, ben her zaman bişeyler yiyorum..)
önümüzdeki hafta herhangi birgün de (birgün ayrı yazılır: bir-gün), azize kek yapıyo olabilirim mesela, kimbilir.. (çok becerikli olduğum mesajını aldınız umarım??*2)
hayat böyle işte.
süprizlerle dolu..

bonus dede

''insan değil de ağaç olsam,
dallarımın arasından rüzgar esse yapraklarım, çiçeklerim, meyvelerim olsa!
mevsimleri yaşasam... köklerimle toprağın derinliklerine sarılsam.
kuşlar konsa dallarıma, yuva bile yapsalar... böcekler, karıncalar yollansalar içime
çürütseler oralarımı, ballarım, sakızlarım olsa...
gövdeme bir insan yaslanıp uyusa,
ben bunları hiç bilmesem, sadece ağaç olsam...''

bu adam ister ki; sevdiği sevsin onu yad eller duymadan...

ben bugün

iki tane yunus gördüm gökyüzünde, buluttan yunuslar.
gökyüzünün turuncu kalan son kısmında; ufuktaydı ikisi de.

gökyüzünde bile bulur ki beni hüzün kuyruklu balıklar..
sonra da yüzerler gözlerimde birikenlerin içinde.
sihirli kelimelerim,
yaldızlı cümlelerim,
tüm orduları devirecek
silahlarım yok..
yok kaldırımlarda gezinen
yoldaşlardan başka dostlarım.
ağam, paşam, sultanım yok.
bir medet bekledimse
kadere inanmadığımdandır.

aristokrat ruhuna sahip olduğum doğrudur.

o kadar burjuvayım ki;
bir terziye iki tane pantolon paçası yaptığı için 8 lira vermem gerekirken 53 lira verebiliyorum.

ve o kadar salağım ki;
bozuk 3 liranın yanında, terziye 5 lira yerine 50 lira verip, bunu da 2 gün sonra farkedebiliyorum.

ve o kadar haklıyım ki;
sabah bu yanlışlığı düzeltmek için tekrar dükkanına gittiğim terzinin -üstelik de sapık bir terzinin- yan çizmesine -daha çok da yavşaklığına- dayanamayıp dükkanı terzinin başına geçirebiliyorum.

evet aristokrat ruhuna sahip olduğum doğrudur.

-ama bilesiniz ki: her daim işçilerden yanayım.

ahh hadi ama..

sınırlarımı zorluyorsun.
bunu yapmak bu kadar da zor olmasa gerek!
birisi gerçekten önemliyse senin için, ona benim için değerlisin dediğinde, o çok sevgili kendinden taviz vermiş olmazsın, merak etme.

tamam kabul;
bazen söyleyemezsin,
bazen gerek kalmaz,
bazen söylenmemelidir,
bazen, bazen, bazen...
ama davranışlarının başka bişey gibi durmasına da mahal vermezsin öyle bazen'leri...

yapma böyle,
çünkü durum böyleyken, o donukluğun içinde ben, bişeyleri önemsediğini göremeyebiliyorum bazen(!).
sonra da sinirlendi cümlesinin öznesi oluyorum ve sen geçip karşıma neden kızdınki bu kadar diye sorabiliyosun..
YAPMA BÖYLE...

-BEN O UMURSAMAZLIKLA ÖNEMSENMEYİ AYNI ANDA HİSSEDEMİYORUM. ÖZÜR DİLERİM.

böğürtlenli olsun benimki,

''mary çayı koy, hepimiz çay içeceğiz..''


''hiçbir şeyden utanmayın; sanırım tanrı herşeyi planladı. kapılardaki kilitler gibi.'' C.Bucowski

yağmurlaaaarrr seni banaa getiriiiirr, ne güzeell.. gör ki kendimiii toprak etmişimm... dırıdım dım dım...

he is ruhican.

gerçekte şimdiye kadar doğmuş en büyük salak olsa da,
ruhi bana salak diyo.
-RUHİ BANA HER ZAMAN SALAK DİYOR.


ruhi mi kim?
bilmiyorum.

bana bunlarla gel..

*şu sıralar yaren'e durmadan sen benim kızım olsana deyip, çocuğun çocukluğunda derin izler bırakıyorum.(yaren=kardeşim=şu hemen alttaki fotoda sağda olan, hıhı evet şapşal şapşal bakıp, elin oğlanlarının elinden tutarak çayıra çimene koşan, evet evet o işte..)


*bide en büyük hobimin (tabi bu hobiler böyle boy boy, büyük, küçük falan. evet.) 300cc'lik bira bardağının ağzına kadar kahve doldurup içmek olduğunu söylemiş miydim?
ya orta boy fobimin (evet, orta boy fobim bu. en büyük değil. hıhı.) bir sabah diş fırçamı ıslak bulmak olduğunu?
cin biberi gibi de olsa gerçekler bunlar gençler..
var yani öyle insanlar.
bunları bilin.

bingo!
bana bunlarla gel.