''eğer arzu ızdırabı getiriyorsa, belki akıllıca etmediğimizdendir ya da arzu ettiğimiz şeyi ustaca elde etmesini bilmediğimizdendir. kafalarımızı dua seccadelerine gömüp saklayacağımız yerde, tahriklere karşı çevremize duvarlar öreceğimiz yerde, arzularımızı doyurma konusunda ustalaşsak daha iyi değil mi? selamet denilen şey zayıflar içindir. benim inancım bu. ben selamet istemiyorum. ben hayat istiyorum. hayatın da tümünü istiyorum. sefaletini de, harikuladeliğini de. eğer tanrılar zevkten vergi istiyorsa öderim. ama vergilerine her seferinde itiraz ederim, karşı çıkarım. woden ya da şiva ya da buda ya da o hristiyan adam... neydi adı? onlar buna saygı gösteremiyorsa, o zaman onların gazabına da razıyım. hiç değilse bu zengin, yuvarlak gezegende, önüme serdikleri şöleni tatmış olurum, dişsiz bir tavşan gibi ondan kaçmamış olurum. en güzel şeylerin, bu dünyaya sırf bizi denemek için, büyük ödülü almamızı daha zorlaştırmak için getirildiğine inanmıyorum. boşluğun güvenliğini de istemiyorum. hayatı bu kılığa sokmak insanlara da tanrılara da yakışmaz.'' (parfümün dansı/sayfa 110-ilk paragraf)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder