sencil(!)

metro durağında bisküvi reklamındaki kızın üst dudağına bıyık çizdim bugün.
sonuç:
kendimin bile kendimi göremeyeceği bi yerlere gitmek istiyorum.
DİKKAT DİKKAT BU BİR İTİRAFTIR:
BU BLOG YAZARININ GÖZÜ DIŞARIDADIR, GÜVENMEYİNİZ.

not: yalnızca bir kişiye sevgisini veremeyeceğini anladığında sevgisini bölüştürmeye kalkmaktadır. aslında kimseyi sevmemektedir ve bundan mutludur.
bilgilerinize.

shit

annem çöp kutumu ulaşamayacağım heryere tıkıştırıyo.
elimde çöp etrafıma bakıyorum ama yok.
gardrobuma bile baktım inanır mısın..
masamın arkasından çıktı peki buna inanır mısın?
gerçek bunlar.
bu evde yaşamamam için bir sebep daha.
patates oturtma yapmayı da öğremiştim zaten,
zaten kendi paramı da kendim kazanıyorum..
..TANRIM NERDEYSE HİÇ BİR SEBEBİM KALMAMIŞ AİLEMLE YAŞAMAM İÇİN!
*
bide ben bazen çok yoruluyorum.
tamam, evet, kabul.. ben -her zaman- çok yoruluyorum.
öyle ki bazen dışardayken biri gelse arabayla beni alsa eve götürmek için, hatta arabaya da kucaklayarak götürse yine de eve gidemeyecekmiş gibi hissediyorum.
sürekli how can i go home?! shit!! diye çığlıklar atıyorum yola düştüğümde.
yolda öyle bağırıp çağıran güzel bi kız görürseniz bi selam edin.
heyecanımı kaybetmişsim ben meğersem.
ama yani bulurum ki ben onu bi yerlerde..
endişelenmeyin.
*
senii sevdiğimee değmeez gibisin. dırıdım.
*
mıncırdım yanaklarınızdan.
imza: yılışık blog yazarı.

aşkın göz-zü kööör mü acaba..


akşam bi bara girdim, ayağımdaki 5 cm topuğa aldırmadan 45liklerle dans ettim çılgınlar gibi(tanrım çok cesaretliyim!), bişey yiyip-içmedim-sipariş vermedim sadece dans ettim sonra da çıktım hiçbişey olmamış gibi üstümü başımı düzelttim eve doğru yol aldım.
çokeğlendimamagörsenbi.

(tekkaşıhavadagüneşgözlüğüüzerindenbakanhavalıkızbakışı)
böyle de kepaze bi insanım.
ama tanısan seversin.
şimdi biraz topuklarım ağrıyo ama bence yine de seversin.
şaka yaptım belki de sevmezsin.
olsun.
hem belki o zaman da ben seni severim.
ben sarılırım sen bana sarılmazsan.


-ehe.

okunu çıkarmak

bi şarkıyı 246565643214564587468435415241 defa ardarda dinlemek gibi alışkanlıklarım var benim.

zaaf

benim ecnebi adamlara bi zaafım mı var nedir..
abi hadi Dan neyse yakışıklı adamdı da, ya bu Jonathan?
adam bildiğin canıtın böyle..
tipsiz falan ama bi karizması var, bi çekiciliği var ama nerden anlayamadım gitti!
~~~
ve kate orange açıklama yaptı:
CENGAVER TÜRK ERKEKLERİNDEN BIKKINLIK GELDİ.
(şaka.)
yazamayacak kadar yorgunum bunu bilin yeter.
otobüste hapşırdım, herkes duymamazlıktan geldi. gerçekte yok muyum ki lan acaba dedim kendi kendime, o derece..

-çok yalnızım be atam(!).

(bknz: atam atam sen kalk ben yatam.
o değil de ya onlar gerçekte yoksa lan.. hani ölmüşlerse falan? ölüler otobüsü.
tamam sustum.)

this is the life.

bilirsin işte otobüsün sesinden, kulaklığından gel(iyor olduğunu umduğun)en müzik sesini duyamazsın,
örgü örüp aynı zamanda film izlemek istersin, ama örgü örerken altyazıyı takip etmeyi unuttuğundan, iğrençce seslendirilmiş dublaja boyun eğersin..
ama huzurlusundur;
her an göktaşı düşebilir, yarın yaz gelebilir, uzaylılarla odanda nesi var oynayabilir, birazdan istanbulda yaşamaya başlayabilir, bi arkadaşın sana atkı örebilir, miden bulanma işini erteleyebilir, aşık olup evlenebilir, hatta bi oğlun olabilir, bi yerlere gidip çılgınlar gibi şarkı söyleyebilir, dağ bayır demeden günlerce bisiklet sürebilir, sevdiğin adam(!) seni arayıp telefonda saçmalayabilir ve sen yarından itibaren domates yetiştirmeye başlayabilirsin.

-umudunu kaybetme.

hep senin gibi bir oğlum olsun istedim.
evet.

wonderwall*

bide keşke kelebeklerin ortalama yaşam süresi uzatılsa dimi?
bide ben sabaha kadar 9243298474986754 kere dönüyorum yatağımda.
bide hiç beğenmediğim bi küpe aldım gittim ben bugün.
bide bu şarkı;

I said maybe
You're gonna be the one who saves me
After all, you're my wonderwall

...

bir iki üç tıp! konuşanın ağzına mamut girsin!
(ığğ.. ağzın kocaman olur düşünsene.!.. )

all we need is love

üzerimde sarı ucuz bi elbiseyle gitsem ışığı loş, koyu renk duvar kağıtları olan bir bara,
hepiniz orda olsanız ama hiç tanışmamış olsak,
ben otururken bi köşede tell me now so I know* şarkısını çalmaya başlasa kıvırcık gitarist,
kalabalığı yarıp ona doğru gitsem gülümseyerek,
bir metre yükseklikteki sahneye atsam sol ayağımı,
kırmızı topuklu ayakkabımı görünce, gülümseyerek tutsa sağ bileğimden,
çekse sahneye doğru,
mikrofonu alıp başlasam şarkıyı söyleyerek dans etmeye,
hepiniz unutsanız dışarısını,
gülümsemeler suratınıza yapışsa,
aşık olsanız çıldırmış gibi,
içmeden, yalnızca şarkıyla sarhoş olsanız,
dans ederek sarhoş olsanız,
kıvırcık saçlı gitarist de the one olsa mesela..
fena mı olurdu?
bi düşün.
düşün
bi..

mum

kurabiyeler, fatma'cığım beni mimlemiş, beceremem dedim ama dur bakalım bi düşünelim.. 7 tane şey, hakkımda.. (çokmuş yaw..)
neyse başlayalım madem, haydi kolay gele..

1*kapısını açınca kıyafetleri üzerime yığan gardropları sevdim hep, hiç dağınık değilimdir dışardan ama çekmecelerime falan biri büyü yaptı kesin, hiç bir aradığımı ilk seferde bulamıyorum..

2*ağzımı açmadan rimel süremem.

3*hemencecik değişir ruh halim, saniyeler oynar değişmesi arasında yetişemezsin görsen bi, hatta bazen sırf bu yüzden samimiyetsiz zannederler ki, samimiyet hayatta en çok önem verdiğim şeydir. (bknz: samimi ol canımı ye.)

4*tab tuşu diye bişeyin varlığını ilk defa geçen sene keşfettim ve her kullanışımda akıl edene minnetlerimi sunarım. keza teknoloji özürlüsü bi insanım, bilgisayar hocası bilgisayarı mause olmadan sadece klayveyle de kullanabiliriz dediğinde şaka yapıyor sanmıştım, hala da emin değilim.

5*etkilemesi kolay biriyim, çok çabuk aşık olurum (ama bilirsin bunlar çabuk geçer gider, uzun sürdüyse aşık olmam işte o fena, bağlanmaya bayılırım falan..) ve birden fazla adama aşığım.

6*birsürü kate var içimde, bir tane değil. delidanalar gibi koşturup, yoruyolar beni mütemadiyen..

7*uzaylılar var. mesela ben pencerede bekliyorum gelirlerse diye.

oldu mu ki bilmem.
fatma?

tesadüf değil.

karla oynarken sahipsiz bir portakal buldum ben geçen gün, kimbilir kim fırlatmıştı penceresinden..
ya da sally benim için bi şarkı tuttuğunda octopus garden çıktı mesela..
bide saçım ''başım'' dağınık bu sıralar,
gelişimgüzel.
beeen tutarken nefesimiii; ağzından aldığım, ağzımda sakladığııım..
uçuup gitmesin diye..
dırıdım dırıdım.