.

insan insana bir daha hiç şemsiye kullanmıcam diye söz verir mi amk.
3sene boyunca yağmur yağdı,
biz ıslandık.
bazen uyanmamın sebebi o günü geceye çevirip kalktığım yere geri dönebilmekmiş gibi geliyor. boğazınızda görünmeyen eller varmışçasına, şuursuzca bir günü daha atlatıp yatağınıza geri dönmeliymişsiniz gibi. burası, benim başıma ağır işler açarım korkusuyla psikoloğa gidemediğim bir yer. ben artık söylenecek sözlere boş bakışlarımla eşlik etmek istemiyorum. bana bilmediğim şeyler söyleyemeyecekleri sürece ben o oyunu oynamak istemiyorum. ben bana gırtlağımı yırttırabilecek kadar şiddetli bir ağlama seansı istiyorum. aziz jude beni görse insanlığa ettiğim ihaneti haklı görür müydü bilmiyorum. tetiğe basıldığında patlaması kaçınılmaz olan kurşunun, kafama dayalıyken patlamamış olması gibi mucizelere ihtiyacım var.
ama işte,
ben hiç silah bilmiyorum.

uç.

düşün ki bir kelebeksin, ömrün de 1 günlük olsun; yanlışlıkla bir otobüsün penceresinden içeri giriyorsun. 

çıkışı bulabilmen tam bir gün sürüyor.


anna'nın "I want somebody to surprise me!" diye bağırdığı şu sahneler hariç,
bok gibiydi.

çekitaut.

evlilik hakkındaki düşüncelerim "shit happens" kavramı üzerinde şekillenmeye devam ediyor ama konumuz bu değil.
pazar gecesi uykum gelmediği için, gece 4te salonda jimnastik yapmıştım hatırlarsan.
hiçbir işe yaramadı.

-arkadaşlık bu değil.

*

herhangi bir adam, "hayatta iki şeyden nefret ederim: 1-kültablasına sakız atılması 2-yanmış kibritin tekrar kutusuna konulması" diye söylenirken, içinde 2 tane yanmamış kibrit bulabildiği, dolu bir kibrit kutusuna bakıyor. kibriti ona ben verdim.

metroya biniyorum. kafam yine dağlardan everest. 

vücudum, içinde aniden gelişen yeni bir astım türü keşfedilmeye hazır. 

bir işi sırf parası iyi diye yapan insanları düşünüyorum. parayı harcayabilmeleri için kendilerine verilmiş olan zaman, çalışırken harcadıkları zamandan daha az olan. 

sıhhıye. 

çok uykum var. o kadar çok uykum var ki, çokluk yarışında mutsuzluğumla kapışır. yanımdaki adam ne yazdığıma bakıyor. şu an yaptığım şey, önceden nasıl bir salak olduğunuzu anlamanın en güzel yolu. mesela ben bugün, 24.06.2012 tarihinde ne kadar salak olduğumu anladım. 

ulus. 

tabancaya sevk eden şarkılar listesine bakıp the greatest'ı açıyorum. sol göğüs kafesimin içinde bir sırtlan bir zebrayı avlamış, afiyetle yiyor. 

atatürk kültür merkezi. 

bi çok cesur, bi çok korkak. 
ne koysan dolmayan cinsten. 

daha iyisi diye bişey yok. 

akköprü. 

kardeş dünyadaki en güzel şeylerden biri olabilir.

ivedik. 

insanlar üzgünken de dans edebilir. 

yenimahalle. 

kaybetme korkusu yüzünden söylenen yalanlar, kimseyi kimseye kazandırmamış. keyfi bozulmasın diye göz yumup kulak tıkayan, sahici bir sarsıntıyı sahte bir dengeye değişecek kadar keyif düşkünü olan insanla konuşacak pek bişeyim yok. pamuk şekerin pamuktan yapıldığına inanmak belki bir tercihtir, ama betonun jelibondan yapılmadığını anlamak için 5.kattan atlamaya lüzum yok.

demetevler.

sevdiğim adamların sandığım adamlardan ibaret olduğu bir dünya için 4 tane çocuk doğuramam. 

hastane. 

dogville'de babanın kızına,"...that nobody, listen, that nobody can't possibly attain the same high ethical standards as you, so you exonorate them. I can not think of anything more arrogant than that!" dediği sahneyi izlediğimden beri kimseyi affetmiyorum.

ostim.

gidiyorum bu.