today is the most beautiful.

ben böyle ölcem.

kutular dolusu penseyi kim ne yapsın bu saatten sonra..

kimse yok evde.
yalnız kadın tribine giriyorum böyle zamanlarda ben.
uyandım,
çay demledim,
kahvaltı yapmadım,
kedilere süt verdim,
bi sigara yaktım,
sonra da bahçeye oturup onları izledim.
kedileri sevmediğimi söylemiş miydim daha önce?
onları beslemiş olmamın bununla hiç alakası yok.
miyav diye ses çıkarıyo lan hayvan.
şaka gibin.

ayrıca anıla kızdım,
MESAJIMA NEDEN CEVAP VERMEDİN ANIL?!

zaten kimse summer'i anlamıyor, hep tom haklı dimi anasını satiim.

gece çok geeeç arzulaaar şelaaleee..
haber etsek o yare,
gelse bomonti'den..
şereflendirse bizi,
olsak teyyaree..

bal

aytaç: balın içine koyulan bir ceset çürümezmiş diye duydum. doğrumudur sence
kate: bence çürümez. ben olsam çürümem lan. bal sonuçta. düşünsene.. ölmüşsün, şekerli falan.
aytaç: al işte.. kızım ciddiyim ben denicem
kate: ben sen ölünce bala girersen bidaa bal yemem.
aytaç: börtü böcek kızım
kate: börtü böcek ne lan?
aytaç: böcek atcam balın içine çürücekmi bakcam
kate: aytaç. kendine gel. hiç böcekle insan bir olur mu? birini öldür bari öyle dene. (birini derken insan!)

(yirmi dakika sonra..)

kate: ayrıca da bala yazık. böceğe yapışır.

(beş dakika sonra..)

aytaç: off anlamıyorsun beni. kimse anlamıyor..
pişman olduğun zaman,
zevke doyduğun zaman,
huzur bulduğun zaman,
ben buralarda olmayabilirim,
haberin olsun.
ağzını açarak rimel süren kadınlar kanser oluyormuş.

olmasın

ne zamanki bir insanın benimle bir sıkıntısı olduğu halde, beni hayatından çıkarmaya korktuğunu, artık görüşmeyelim demeye cesaret edemediğini gördüm; midem bulanır, hemen kendim çıkar giderim.
bunu söylemek niye bu kadar zor geliyor hiç anlamıyorum.
endişelenecek bişey yok halbuki ortada, sadece ''ben'' olmamış olcam hayatında o kadar.
rahat olun gençler.. samimiyet iyidir.
hem gökyüzü maviyken daha güzel.

iki gündür evden çıkmadığım için çamaşır asmaya bile olsa balkona çıkmak istediğim gerçeği..

aynı bardakta akşama kadar; kahve, kola, oralet, ıhlamur falan içiyorum ben.
her birinde ayrı bardak kullanınca o kadar güzel olmuyo.
düşünüp düşümden geçici bir süre ayrı kaldığım bir adam varsa eğer, aynı bardağım gibi olsun;
herşey içilebilsin.
bende su olurum..
bilirsin su olmadan kahve de olmaz oralet de.

civciv çıkacak

bugün konferansta çişim geldi. ama sağım solum doluydu hep, bide ortaya oturmuştum, kameralar falan; kate ayağa kalkar herkesin dikkati dağılır vs.. (çokhavalıyımçokdikkatçekiyorumçünküben)
sonra işte çişimi tutmaya karar verdim, tuttum, sonra bıraktım falan.
sonra da ordan çıkıp evime doğru yola çıktım ve yoldan 2 tane civciv aldım.
birinin adını ''gözlerimizhiçyanmaz'' diğerininkini de ''enküçüğümüzbileağlamaz'' koydum.

gözlerimizhiçyanmaz alkolik gibi, ''beraber çok eğlencez kadın'' diyo sanki bakarken. enküçüğümüzbileağlamaz'ın da ilk geldiğinde gözleri kapalıydı, üşümüşlerdir diye saç kurutma makinasıyla ısıttım, şimdi ikisi de hoplayıp zıplıyolar içerde.
gidip müzik açayım da salak gibi öyle boşu boşuna zıplamasınlar.

tamam sizin yerinize de öperim.

dünya var'mış.

ben bunun üzerinde ayaklarım yere basmadan yaşıyorum.

günah


ben artık böyle gezcem.
fotoğrafçı bir arkadaşıma modellik yaptım ve fotoğrafları gördükten sonra karar verdim; bundan sonra böyle dolancam ben ortalıkta.
i really like.
my new name is ''alice''.

hapşı.

yine mi güzeliz
yine mi çiçek..

-yine mi grip.

aspiratör

bizim çalıştığında kamyon gibi ses çıkarıp üzerindeki baharatlıkları yürüten bir aspiratörümüz var.
bide sigara içtiğimde artık başım dönmüyor diye bir daha sigara içmicem.
şaka.
çünkü burayı annemin okuyor olması bile bunu değişmez..

ve siz erkekler:
merak ederseniz diye söylüyorum; hiçbirinize güvenmiyorum.
güvenmiyor olmam, yaptıklarınızı ya da yapacaklarınızı umursadığım anlamına gelmesin, ya da istiyorsanız gelsin;
keyfiniz bilir.
bunun birsürü nedeni olabilir ama gerçekte canım güvenmek istemiyor.
keza ben de güvenilecek biri değilim.
bence güvenmeyin.
yani ben olsam bu saatten sonra benimle aynı yolda yürümem.
öyle elimi taşın altına falan da koymam..
isterseniz duvarlarıma çarpa çarpa nasır, ağlaya ağlaya yosun tutun.
ger
çek
ten
hiç
umrumda
değil.

çünkü boğazım çok kötü ağrıyor.

huzur

bazen diyorum ki, benim de bir usb kablom falan olsa, böyle bilgisayara taksam direk blogla iletişime geçip, ne hissediyosam bir bir hepsini yazsa.
mesela şuan..
mümkün değil anlatamam. o kadar kabiliyetli değilim yani.
hayat öyle ''garip'' ki.

bitti mi sandın

birbirimize vitaminler moraller verdik.
bla bla bla.

cin

telefonumun içine cin girdi.
dünkü yağmurdan sonra ne zaman baksam kendi kendine rehberi geziyor..

ben geceleri böyle şeyler düşünüp yatıyorum. evet.

''ben kadın olsam lezbiyen olurdum..'' diyecek kadar kadın düşkünü bir adam var hayatımda, dün gece rüyamda boynuna satır saplanmış bir şekilde yerde kanlar içinde yatıyodu; hiçbişey yapmadan öylece durup yüzüne baktım saatlerce, bekledim başında.. birsürü kan aktı ama yine de ölmedi.

-yine öldüremedim.

beyzanın kadınlarından biri de benim, tanıştırayım; bu da ''bilinçaltım''..

tanrım ya ben o vagonda olmasaydım!..

bugün hayalini kurduğum dünyadan bir kesit gerçek oldu;
önce metroda bi çocuk gitarını kılıfından çıkarıp şarkı söylemeye başladı. düşünsene; saat akşamın onu; bir vagon dolusu yorgun insan yüzü; herşeye rağmen şarkıya eşlik ediyor..
sonra kulaklığı olanlar -bende dahil- kulaklıklarını çıkardı
ve şarkı bittiğinde koca bir vagon dolusu insan alkışladı.

-hep böyle iyi anlaşsanıza siz..

everyday can be like that. no problem..

ben bugün ıpıslandım.
oturmuş ankara'ya tepeden bakıyodum, bi anda üstümde şimşekler çaktı.
saçlarım bile havayı görüp gri olmaya razı olmuştu ki; yağmur üstüme yağdı.
tam olarak üstüme yağdı. evet.
öyleki; bir yere girsem bulut da ardımdan girecekti sanki,
''anlaşılan'' dedim başımı kaldırıp bulutlara,
''bugünkü göreviniz bu: kate iç çamaşırlarına kadar ıslatılacak!''
sonra usul usul yürüdüm hiç itiraz etmeden,
önce saçlarım yüzüme yapıştı,
sonra eteğimden sular damladı,
ardından ayakkabılarım..
sonra bi amca şemsiye diye bir aletin varlığından haberimin olup olmadığı konusunda endişelenmiş olacak ki acıyarak baktı yüzüme,
ben şemsiye kullanmam diyemedim..
amca yılmadı, çantamdan da sular damladığı için telefonum mp3üm falan bozulmasın diye gitti poşet buldu,
ama onlar zaten ıslaktı ve benim üzerimde onları kurulayabileceğim 1 santimetrekarelik bile kuru yer yoktu,
ona da çare buldu, aldı kendisi kuruladı,
kurularken telefonumun ekranına bakmasın diye dua ederken ben,
o çoktan görmüştü telefonumun ekranında büyük harflerle yazdığım ''BOK'' yazısını..
içimden ''be calm..'' dedim: ''everything will be allright.''
bozuk paralarım yere saçıldığındaysa yalnızca güldüm.
sonra gittim bi çikolata aldım
ve yerken oturup dedim ki başımı kaldırıp;
''iyiydi.. bende iyiyim. don't worry.''
ve sonra şu şarkıyı söyleyip gülümsedim.

cv'ye bile yazılır.

merhaba ben kate;
hostes olmak isteyen bir kuzenim,
manken olmak isteyen bir kardeşim
ve durmadan aşure pişiren bir annem var.

everything is allright.

masal

düşününki sevdiğiniz adam da sizi seviyor(muş) gibi davranırken onun zaten bir kız arkadaşı varmış,
ve bigün size gelip o kızla bitti demiş, zaten çoktan bitmişmiş(!)..
sizin için o anda bunlar zaten sorun değilmiş, elinizde paramparça olan bişeylerle uğraşıyormuşsunuz zaten; kalbiniz gibi..
ve artık ne istediğini bildiğini söylemiş size..
bu sefer sahiden de doğru söylüyor gibiymiş(!) ve siz (yine) inanmışsınız..
ama zaten zamanla görmüşsünüz; ne istediğini bilen haliyle bilmeyen hali arasında bir fark yokmuş..
misal sonra da arkadaşından; bu yaz o kızla amerikaya gideceğini öğrenmişsiniz..
aradaki adam sizin de arkadaşınızmış ve diğerine ağzınızı açıp tek kelime edememişsiniz duyduklarınızla ilgili..
ve siz bunları bilmiyormuş gibi davranıp bu konuyu son kez açtığınızdan beri,
adam sanki herşeyi mahveden sizmişsiniz gibi davranıyormuş falan mesela..

hani mesela diyorum,
olabilir yani,
hayat neticede.
benim başıma da gelebilir.. (!)

----o----

bulutların en çok şu halini sevdiğimi daha önce söylemiş miydim?..

böyle şeyler işte.

-kendimi ortadan ikiye ayırsam birinin diğerini mutlaka öldüreceğini söylemiş miydim?
tek bir tane gülşah istiyorum. ''bir'' tane. çok değil.
tanrı aşkına
biri
beni
vursun
ve
bitsin
bu
iş.

tak tak.

bugün düşündüm de,
takıntılarını takıntı yapan bir insanın blogunu okuduğunuzu bilmeye hakkınız var.

the boy's not good..

valla benim canım kıymetli..
en fazla ''kafana sıkar giderim.''

sulugöz

artık sulugöz çiğnediğimde gözlerim yaşarmıyor.
gerçi bazen de gözlerimi sımsıkı kapatıyorum, gözyaşım yine de çıkacak bi delik buluyo gözümden ama olsun o sayılmaz.
bence ben artık büyüdüm.

-ümit sence?











şu an psikolojim çok bozuk lan. bildiğin ağlıcam böyle. şu adam beni facebooktan arkadaş olarak eklemiş?
..evlat acısı gibi.

sınayınca..

çok ısınınca çalışmayı durdurur ya hani bazı saç kurutma makinaları.. hıh işte aynen öyleyim.
düşünmeye başlıyorum ve ''trinkk!!'' duruyo beynim..