''abla az önce sana içimden salak dedim nolur kızma''
5yaşındaki sevgili kardeşim Yaren, dürüstlük abidesi olduğundan
ağlamaklı bir şekilde gelip
15yaşındaki diğer kardeşim Aylin'e böyle söyledi bugün.
bu ikisini seviyorum.
''ne biçimsin esraa?!!''
parktaki cadaloz kız çocuğu.

tetristanbul

tetris'i çok fazla oynadığında, havaya bakınca da sürekli onlardan gören tek kişi olmadığımı öğrendiğimden beri geceleri daha rahat uyuyorum.
dün geceden beri. evet.
gözümü kapatınca bile kare, uzun çıbık falan görüyodum ben o derece vahim..
hep o lanet olası çubuklar yüzünden..
beklersin ve bir türlü gelmez hani; onun yeri ayrılır hep, böyle uzuuunca bir aralık hep o uzun çubuğu bekler ama o gelmez. sen ne zaman ümidi kesip, oyunu kaybederim korkusuyla o deliğin ucunu tıkayıp yüksekliği azaltma çabası içerisine girersin; işte o zaman gelir ve seni, kendisini yatay olarak diğerlerinin üzerine yerleştirmeye mahkum eder hani..

bide artık ''uluslararası'' sözcüğünü tek seferde doğru yazabiliyorum.

herneyse,
biletimi de aldım, gidiyorum yarın.
los angeles'a. hıhı.
gelince görüşürüz.
güne arkadaşının dün gece trafik kazasında öldüğünü öğrenerek başlamak kadar kötüsü var mı bilmiyorum.
bunu niye yazdığımı da bilmiyorum.
dün vardı ve bugün yok.
yazınca ne kadar basit geliyor halbuki..
tek bildiğim kıymet bilmediğim, üzüldüğüm şeyler için utandığım
20 yaşındaydı yaa daha..
kimbilir daha neler vardı yapmak istediği
sizin de var biliyorum
yapmak istediğiniz,
ertelediğiniz birsürü şey var
nedenini siz bile bilmiyorsunuz üstelik..
demek istediğim,
bigün çıkıyosunuz evden
ve ertelediklerinizle beraber ölüyorsunuz işte
olan bu..
şimdi hepiniz normal hayatınıza devam ediyorsunuz ve bunu okumanız da çok anlamsız
bende öyle,
bende devam ediyorum
ama işte o,
''dün'' vardı ve ''bugün'' yok.

böyle; öyle değil.

sütten nefret ederim.
kediden hoşlanmam, bunun küçükken mahallenin en piç çocuğunun ben bisiklet sürerken sırtıma yavru kedi koymuş (koymuş çok naif oldu. attı bildiğin. üstelik de bana aşıktı.) olmasıyla elbetteki alakası var.
mahallenin en piç çocuğunun adının ''rahman'' olması da cabası..
rahman şimdi hapiste.
şaka değil.
ayrıca da bir kara kedinin gözlerini dikip bana bakıyor olmasından çıkaracağım sonuçlardan da korkarım, arada hala saçımı çektiğim oluyor; çocukluk alışkanlığı.
küçükken kızın tekini dövüp burnunu kanattığım doğrudur, ama şiddete karşıyım.
dondurma yüzünden kenarları yumuşamış külaha bayılırım.
küfretmem.
yaz tatili sonrasında tekrar okula başlayıp da yazı yazmakta zorlanan çocuğa da ekstra bayılırım; böyle kötü yazar hani, yazı yazma alışkanlığı körelmiştir, bir türlü istikrar sağlayamaz yazarken, hıh işte o. bildin.

bir haziran akşamı;

not: arkadaşım aytaç mesajlarıma cevap vermiyor.

19:23 gürültü ölsün istiyorum aytaçcan. kulağımın dibinde var gücüyle kahkaha atan kaltak da ölsün istiyorum.

21:53 ayrıca da az önce belediyenin yaz kursu ile ilgili olan afişi okurken ''boks'' kelimesini ''seks'' diye okudum. -algıda sapıtma.-

21:54 az önce bir kamyon tarafından çarpıldım. evet az önce kamyonun teki bana çarptı.

21:55 bunları hastaneden yazıyorum şimdi.

21:57 doktor dedi ki bebeğe bir şey olmamış.

21:58 meğer hamileymişim.

21:58 hamileyim aytaç.
...
..
.

ti

kate: üzerinde amerikan bayrağı olan tişörtümü giyerek okula gitmem benim ölümüme yol açabilir.
betül: israil bayrağından iyidir. hem sen neden üzerinde amerikan bayrağı olan bir tişört giyiyosun ki?
kate: 5 liraydı lan. ''i love capitalism'' falan değil yani bebeyim. temizim.
..betül beni vururlarsa gazetecilere böyle demeç verme ama bak tamam mı. ''5lira diye aldı, ölümüne sebep oldu'' diye manşet olmak istemem. kapitalistti de. bu uğurda öldü de. gerçek bir savaşçıydı de.
betül: tamam derim. tanıdığım en burjuva kişilikti derim. o öldüğüne göre artık devrim mümkün derim.
kate: ...

.

kırmızı körüklü otobüslerin kapısına sıkışıp kalsın istediğim insanlar var.
bilirsin onların kapısı birden kapanıverir böyle pat diye.

of.

kız arkadaşının kol çantasını taşıyan erkeklere ve buna müsaade eden kızlara devlet yardım eli uzatsın istiyorum.
ya da hepsini boş bi alana götürüp etraflarını asla çıkamayacakları bi şekilde çitle mitle çevirsinler istiyorum.
dünya daha güzel bir yer olur eminim.
hepimiz rahat ederiz.

bu savaşlar falan boşuna hep ben size diim daha önemli sorunlar var dünyada.

bazen

bugün metroda yerde oturan çocuğa niye ''naber?'' demedim ki sanki.
oturduğum koltuktan kalkıp, gidip yanına otursaydım,
muhabbet etseydik yol bitene kadar,
ben ona kitap ayracımı hediye etseydim mesela,
ismimizi hiçbişeyimizi öğrenmeden yalnızca günlük şeylerden bahsetseydik,
sonra da durağa gelince hiçbişey demeden ayrılsaydık..
fena mı olurdu.
olmazdı.
damn it.
neden söylemedin sanki kadın?.

otibüs

bugün şunu farkettim ki; geçen sene otobüse bindiğimde, arka tarafında ''MAL NEDEN OTOBÜSE BİNİYON?'' yazılı koltuğun arkasındaki koltuğa oturduğumdan beri hayatım bok gibi gidiyo.
(bucümleyikurabildiğimebendeinanamıyorum)
o günden beri işler yolunda değil, ama sorgulamıyorum artık.
bilirsin bıraktım o işleri.
insanlar çok çılgın.
mesela bugün de otobüste ''ben hamileyiiim'' diye bağırdım hemen yer verdiler.
evet.
şaka.
değil.

green grass

bu şarkıda dedi, ''aklıma geliyosun..''

Do not disturb.

ahh şu sınavlar,
geceleri beynimden yastığıma su sızıyor gençler.

toz şekerin bok gibi koktuğu bi dünyada yaşarken, sınav gibi küçük bir detaya takılıp kalmış olmam sizleri de şaşırttı görüyorum ki..

endişelenmeyin, herşeyin gelip geçtiğinin farkındayım.

sütlü kahve

nescafeyi süt tozuyla değil de sütle içmek..
ne biliyim çok nostaljik bence.
ben küçükken 'büyükler' kahve içerken ''bende kahve içceeem'' diye tepinen veletlerdendim,
halam kahve yapardı işte, annemle oturur içerlerdi, ben çenemi kapatıyım diye bana da yapardı ama bir bardak süte 3 tane kahve taneciği falan, bilirsin: ''çocuklar kahve içmez.''
işte ne zaman kahveyi sütle içsem çocukluğum gelir aklıma..
beni bi keresinde köpek kovalamıştı.

hit mi beybiii one moore taayyym..

bu şakıyı bağırasım geliyor.
sokak ortasında böyle
sokak lambasının tam altında.
sonra işte çığlık dans bağır çağır falan
herkes sokağa çıksa..
hayır hayır
hayat sevince güzel filmindeki gibi değil.
herkesin derdi neyse bağırsa söylese
ama kimse kimseyi dinlemese
kavga etsek falan.
istediğim tam olarak böyle bişey.
evet.

my loneliness is killiiiing meee..

bilemedim gençler.

ben acı bişey yaşadığım zaman, acıyan yerimi söküp atıyorum. onu farkettim dün.
barındırmıyorum içimde.
hemen müdahale edip, umrumda değil diye geziyorum ortalıkta.
evet tamam sahte gülücükler de saçmıyorum etrafıma ama belli de etmiyorum çoğu zaman. çünkü söküp atmazsam uzadıkça uzuyo, kendimi çekemez hale geliyorum. halbuki baktığım zaman umrumda değil dediğim aslında benim kendi hissettiklerim, kendi yaşadıklarım. acımın sujesini bi kenara koyduğumda, onlar benim hep. umursamıyorum deyip attıklarım kendi yaşadıklarım esasen ve sonra bi bakıyorum sanki hiçbirşey yaşamamışım.
yine aynı şeyler başka bi yerlerimi acıtıyo bu sefer.
ama
bu
sefer,
filmi başa sarmak yok.


----o----

''sevgililer.. bizim olanlar ya da olmayanlar hepsi iz bırakır. bu izler şimdi seninki gibi çok derinini çiziyor, hepsi kalır. ama inan yeni izler de olacak..
ne kadar acı çekersen çek şunu hiç unutma, çizilecek bir yer hep vardır ve çizecek bir yer.. ressam olur insanlar başkalarının kalbini kazıya kazıya, ya da resim olurlar senin gibi kazına kazına.'' (dar alanda kısa paylaşmalar)
matematik sorularını bakarak çözen çocuk candır. sevilir.
(benim gibi zekalı demekki..)

herşeyin farkındayım.

düşünün ki merdivene oturup durmadan ''yukarı gidicem..'' diye söylenen yorgun bi kız var.
***
tanrı aşkına bu yürüyen merdivenler neden hep bozuk..