what a wonderfull world..

işte ben bugün yürüyodum öylesine,
kendi kendime dedim ki: eve mi gitseeem amerikaya mı..
baktım güneş tam yüzüme vuruyo,
bilmem kaç milyon ışık yılı uzaktan gelmiş ve benim yüzüme vuruyo o ışın! sonbaharda bide!
mucize resmen..
her zamanki gibi bakıyorum şöyle bi etrafıma; herşey ne kadar da güzel.
tanrım! rahipler bile sarhoş..

-güneşi ilk kez bu kadar güneşli gördüm diyorum..

akşam 4buçuk gibiydi sanırım, bilemiyorum tam olarak; çünkü saatim yok benim. olmasını istemiyorum ki.
herneyse önemli değil.
-aslında daha önemsiz olamazdı.-

tesadüf bu ya, kulağımda da bu şarkı çalıyodu işte.
ama gözlerim kıpkırmızı olur ve tanıdık birilerini görürüm diye azıcık ağladım bu kez,
çok değil.

ve sonra da;
amerika'nın fazla uzak ve evin yeterince yakın olduğuna karar verdim.

vürüss

bilgisayarı kapatıp, bayağı bi süre açmazsam virüslerin öleceğine inanıyorum ben.
hani ''aç bırak, gebersin'' hesabı.
evet.
böyle yapıyorum.
ölürler yaaa.
niye ölmesinler(?).
dimi ölürler ölürler.(!)
hıhı.
evet.

hani gitme dedin ya..
hiç gidesim gelmedi o zaman benim.

-zaten hiç olmadı ki gidesim yanındayken...

çalıkuşunun feride'si oldum ben, çok değiştim bilemezsin..

-pilav yapmak *çok kötü
- pilav yaparken bir pilavda şehriye başına ortalama kaç tane pirinç düşer ki acaba diye düşünmek *çok anlamlı
-pirinçler pilav olmak için çabalarken, tepesinde dikilip suyunu içmek *çok eğlenceli
-kardeşi armudun çöpüyle odamda fare buldum diye korkutup, çığlık atmasını sağlamak *çok çılgın
-öteki kardeşi uyumaya meyilliyken gıdıklayıp, yastıkla boğup, sonra da bişey demeden, hiçbişey olmamış gibi toparlanıp odasından çıkmak *çok tehlikeli
-ders verdiğin çocuklardan birinin sınavı iyi geçince kendini çalıkuşunun feridesi, anadolunun örtmeni hissetmek *çok havalı

alnımııızda bilgilerdeen bir çeeeleenk, nuraa dooğru can atan (canıtın manasında) türk genciyiiiz...
hoca hanım oldum ben.. çok değiştim. artık kendimi anadolunun bağrındaki evlatlara adayacağım... onlar büyüsün, yetişsin, milletimizin(!) adını tüm cihana duyursun, üniversitelere gitsin, oralarda ülkücü olsun, ortalığı karıştırsın yeterki!.. rengarenk giyinen kızlara laf yetiştirsin, orda burda sıkıştırıp ileri geri konuşsun ama hiçbir zaman tiyatroya, sinemaya gitmesin, okulda teşkilatlanıp, sonra da okulun bahçesinde topluca lahmacun yeme gibi etkinliklerle kaynaşıp, kendilerini geliştirsinler diye elimden gelen herşeyi yapacağım. rahmetli enver paşa askeri askerde soğutmaktan yargılanmasın, ermeni soykırımı hiç olmamış gibi yapılsın diye çabalayacağım kalan ömrüm boyunca.. atalardan ata seçip kendime, marşlar okutacağım gençlere, diyeceğim ki evlatlarım, kimseye kürdüm, ermeniyim, insanım dedirtmeyin!.
biliyorum ki tek ihtiyaçları biraz şevkat..
evet.
tanrı türkü korusun. amen.

gençler biraz aklınızı başınıza toplayın gözünüzü seviim.

bugün


bugün (de!) gülerek uyandım ki ben.
odam apaydınlık, ıpışık. güneş taa uzaklardan gelmiş, içerden birisi müzik açmış..
huphuzurlu.

bulutlar iç içe ve her an başka bir resim oluyorlar..
diyordu şarkıyı söyleyen, ben yatağımdan bulutlara bakarken.

-kalbim çok hızlı çarpıyo ki benim hep.
hayat ne güzel, bulutlar falan.

olmayan(lar)

-olmayanı olduramıyormuşuz biliyor muydun?
ben yeni öğrendim de(!).

parfüm

değiştirdim.
evet parfümümü. -nerden bildin?-
değişikliği çok seven ama parfümünü değiştirmekten nefret eden bi insanım ben.
daimi koku iyidir, yaşadıkların gibi güzel kokar. (tanrım çok hüzünlü.)
ama yaptım.
yaşanmışlık içimi -ve mütemadiyen gözlerimi- acıtmaya başlamıştı çünkü.

ama
sanki başka biri oldum böyle; kendimde değilim..
sanki eğreti durdu..
sanki artık hiç öyle olmayacak..
sanki hep böyle donuk kalacak...
sanki..
alışamam ki zaten hemen, benimseyemem ki kolay kolay..

(portakal gibi kokuyorum dedim, dedi ki: pasta gibi kokuyosun, vanilyalı vanilyalı.. bu çelişki çok kafamı kurcaladı. hiç hoş değil.)

-dayanamam ki ben mesela duysam kokusunu; birisini özleyince..

çorap

geçen gün çorap alcaktım. külotlu. bi tane çorabın fiyatını sordum, ne dedi kadın biliyo musun kurabiye:
-asla bilemezsin ve tahmin dahi edemezsin.-
''47.5 lira'' dedi. hem de utanmadan.
ben kamera aradım etrafta bayaa uzun bi süre. el sallıcaktım ama bulamadım.
sonra çokkorktum. koştum. uzaklaştım ordan.

lan bu ülkede 10kuruş daha ucuz diye sabahın 5inde uyanıp halk ekmeği sırasında ekmek bekleyen insanlar var! 47.5 liraya çorap mı olur delirtmeyin beni!! ona o kadar para verip alsam ben ayağımı bacağımı mı sokarım sence içine?? kafama geçirir gezerim lan! düşünsenize 12-13 tane falan böyle çorap alsan asgari ücrete denk!?! şaka gibi.. ama değil işte!!!!

bazen korkuyorum insanlardan.
inanki.

yağmurda ıslanmayan şemsiye insanları bu söylediklerim size:



bugün ''hayatımın sonuna kadar asla şemsiye kullanmayacağım..'' (evet -mayacağım, -mıcam değil, niçin şaşırdın?) diye kendime söz verişimin 4. yılı. evet. kutlu olsun kendime. (uydurdum. o gün bugün mü bilmiyorum ama yıllardır böyle.ıpıslağım.)
acıyorum size ben..
o şemsiyeler yağmura hakaret gibi gelmiyo mu size de sahi?
''insanlar yağmurdan kaçıp, su dolu küvetlere otururlar..''
ben böyle öyle mutluyum ki..
-asla- bilemezsin.

bölme

ben 19yaşında hukuk okuyan bir baayan;
bugün hayatımın en uzun bölme işlemini yaptım.
upuzundu.
kustum hatta sonra.
kustum deyince gerçek mi sandın sen?

bide çok sorumsuzum. 12de gel diye haber verip, 11:59da uyanabiliyorum mesela ben. hadi tamam ben sorumsuzum da, ya tam 11:59da uyanmam? yukardaki yine şakalıyor beni. hayal etsene allaaaşşkına bi..
yüzüme yastığın izi çıkmış saçlarım ahenkte kıpır kıpır, 1 dakika sonra biri gelecek ve ben matematik anlatcam..
şaka değil.
gerçek kesit.

elma dersem..

''yatarak yeme boğazına kaçar'' diyorlar ya, harbiden de kaçıyomuş lan. hani orda böyle çok güzel bi tane kapak varya, ağzında bulamaç ettiğin yemeği yutacağını anlayınca ''şılappp'' diye soluk borusunu kapatıyo hani (bknz: ne akıllı kapak), çok acayip, işte o kapak yatınca çalışmıyo mu ki? (bozuluyomuş falan.)
ben yatarak elma yiyemicek miyim lan!?

sizin hiç 'kendinize ait(!)' bir elmanız oldu mu?
benim oldu.
-onu da, yedim.




hey judee..don't maake it baaad...
bu şarkı da bendeeen..
off neyse söylemicem.

sakız

çantasında günlerce aynı vivident first vs. sakız kutusunu taşıyan insanlara çok imreniyorum biliyo musunuz. çünkü ben aldığım gün hepsini çiğniyorum!
zaten sakızı yutamam da ben...
çok beceriksizim görsen bi;
sakızı balon yapar, içinden bi tane daha balon yaparım.
o derece.

ne yani olamaz mı..

belki benim kağıt param,
bi şekilde,
döne dolaşa,
senin cebine girmiştir..
belki aynı posta kutusuna,
değişik zamanlarda da olsa
birkaç mektup atmışızdır..
ayın karpuz dilimi gibi batışını
izlemişizdir deniz kıyısında..
aynı köşeye oturmuşuzdur köhnede,
belki de birkaç gün arayla..

af

bu aralar herkesi bağışlıyorum içimden.(kendimi bile.)

diyorum ki:
evet beni kırmış olabilirsin ama mühim değil gerçekten.

sonra böyle bi rahatlıyorum falan..

ama yine de ellerim hiç ısınmıyo, buz gibi.

iyi geceler bayım, hiç yittiniz mi?..

bunları biliyor muydunuz?

*az önce pijamamın kolunun ucunu bilerek ve isteyerek söktüğümü biliyor muydunuz?

*ya bunu yaparken ne kadar mutlu olduğumu farkedip öteki kolunu da söktüğümü??

*geçen sene hergün aynı saatte durakta karşılaştığım sarışın oğlanla artık karşılaşmadığımı ve bazen durakta otobüs beklerken ne yapıyor acaba diye sapık gibi düşündüğümü?

*çok unutkan olup, çok saçma şeyleri bazen hiç unutamadığımı?

*'gofret aromalı süt' diye bişey olduğunu?

*kahveden hamur yoğurup çiğ çiğ yemek istediğimi?


*arasıra döş'ümün ağrıdığını? (döş neyse.?.)

*peki ya sırf ders çalışmamak uğruna şu an burada bunları yazıp oyalandığımı?

C.PoWeR

dedemin cüzdanının üzerinde C.POWER yazıyo.
o değil de dedem gizliden gizliye cat power hayranıymış falan mesela..

uwww. çok çılgın.

oysa..

bazen çok üzülüyorum sana böyle davrandığım için. hani böyle görüyorum ama görmemişim gibi yapıyorum falan... ama inan(ın) istemeden hepsi. zaten ben hiç istemedim ki böyle olsun... böyle olmayabilirdi oysa; bilirsin işte, bazı şeyler... gerçekten tanışmak istediğimde tanıtamam ki ben kendimi..
senin tanıdığın, ben değilim dicektim oysa sana, durmadın, dinlemedin..
hani bazen çok üzülüyorum böyle davrandığım için dedimya, işte o çok üzülmediğim bazenleri de böyle teselli ediyorum kendimi, diyorum ki:
durmadı ki, dinlemedi bile..

öyle işte.

lahana gibi incecik birsürü şeyi üstüste giyen ve çok üşüyen bir ekvator pengueniyim ben

hava güneşliyken, atkı, hırka, kazak vs. şeyler giymek zorunda olmanın beni ne kadar üzdüğünü söylemiş miydim?
ya da boğazlı kazaktan nefret ettiğimi??

madem hava soğuk, o zaman yağmur yağsa ya.. (çok şekilciyimdir bilemezsin.)
ya da mesela kar yağabilir(?!)
ne biliim dondurma yağabilir..
gerçek mi sandın sen dondurma deyince?

ama yine de,
şu güneşli havada atkımı boynuma dolamış, gözyaşım donarken,
bilincim yorganın altında ve geriye 8 tane sınavım kalmış da olsa,
gülmek istiyorum.. deliler gibi hem de.

gülüyorum ki zaten.

mucize


güneşe aşığım ben.

hani şimdi güneş gitti, amerikaya, çine falan hani.. sonra geri gelcek, sonra geri gitcek...

güneş battıktan sonra onun geri geldiğini görmeden uyuyamam mesela ben bazen.
beklerim doğana kadar..

bir bardak iki kaşık

mesela çayı falan iki kaşıklı içerim ki ben..
evet iki kaşıklı. iki şekerli değil. hıhı.

benim kardeşim bir anarşist.

yaren evde ''bu işler bi-te-cek! katil devlet gi-de-cek!!'' diyerek geziyo.. (?)
henüz beş yaşında.
evet.
nerden öğrendiği de meçhul,
kime çekti bu çocuk bilemedim ki ben..
(a)
kim öğretiyo böyle şeyleri çokayıp.!.
(a)

bu kadın


şemsiyesinin ucu kare bu kadının..
ve bu durum benim içimi.. off neyse.

güneş topla benim için -mi?

peki ya anneannemin cep telefonu melodisinin güneş topla benim için olması??..

şimdiki zamanın rivayetinin di'li hali 1.tekil şahıs devrik bileşik cümle

-benim, ikimizi de köle sınıfına ait sandığım bi arkadaşım vardı. ama dıptıs dıptıs brothers diye bi yerlere gitti geçen gece o; kapitalist kapitalist eğlenmeye hem de. sonra da bana dedi ki ''proleterler proleteri kate, sen de aç bandista dinle bari de durumu dengeleyelim'' bende saf saf ''ne seattle ne cenova ne latin amerika'daaa, ne hindistanda bir arayışta, özgürlük içinde özgürlük kafanda özgürlük, özgürlük sen nerdeysen oradaaa '' diyerekten açıp dinledim. evet. bence dengeledik durumu??

-ayrıca şu an -söylemesi ayıp değil bence- muz yiyorum da, küçükken okulda muz yemek ayıpmıydı neydi lan. böyle beslenmende falan götüremezdin. şimdi istesem tüm sınıfa muz alırım. ne güzel.

-sonra bi tane ismail vardı, o da dedi ki -utanmadan!- ''Aspendosta anadolu ateşinde troya'yi izliyorum, burda olmalıydın...'' bende dedim ki: şakacı seni.

-geçen gün kardeşimin telefonunu ele geçirip kendi numarama mesaj attım ''ablacım seni çok seviyorum, çok güzelsin, tek idolümsün, nasıl başarabiliyosun bu kadar mükemmel olmayı anlamıyorum..'' falan yazdım. şimdi onun aleyhine lazım oldukça kullanıyorum. yok lan aslında kötü bi abla değilim. valla..

-ayrıca dün masamdaki kalemliğin içinden tığ çıktı, bu bir mesaj mı dersin sevgili kurabiye?.. hıı, olabilir mi? okulu bırakıp dandel yapmaya mı başlamalıyım bilemedim ki.

-ayrıca ben eskiden romantiktim siz bilmezsiniz. eskiden dediğim de geçen sene bu zamanlar falan işte. böyle pembe çerçeveli, camı falan pembe olan gözlüğüm vardı bi tane (kızlar bilir, hani böyle küçükken kalpli gözlükler vardı, toybokstan çıkmış gibiydi, hani kalp kalpti falan, aynı öyleydi işte bildin onu sen..) hiç çıkarmazdım, yatarken bile! öyle uyurdum falan. gerçi yine de ara ara buldukça iliştiriyorum gözüme ama realizmin esiri oldum artık.

-bence ben, irade fesadı hallerinden biri oldu öteki tarafta, konuda hata falan yapıldı mesela, öyle geldim dünyaya. hıhı. evet. okyanusun dibinde bir yosun olmalıydım oysa. mandalina aşkına, tanrım!!

-ha bide pudingde pudingden çok hindistan cevizi olmasının verdiği mutluluk paha biçilemez. evet.

-beatles'a, yasmin'e, yann tiersen'e, cenk taner'e, ben harper'a ve bunlar gibi diğerlerine son. dinlemicem artık. evet. ben canıma susamadım lan!!

-ben etipufun hindistan cevizlisini severim ki hep. kapkarası da güzel ama onun üstündeki pötürcükler böyle birden bölününce çok şekerli oluyoya, ölcem sanıyorum ben. panik oluyorum falan.

-hani böyle hastayım dediğinde çünkü kendine hiç dikkat etmiyosun, incecik giyiniyosun, geçen gün de dondurma yemiştin zaten.. diye çıkışmaya hazır bazı tipler varya hani; onlar beni sinir ediyo gençler. sanki kendine dikkat ettiğin halde hasta olamazsın, bi tek dikkat etmeyince olunur, sanki sen hasta olayım diye kendini yerden yere atıyosun, hani dikkat etmiyosunya sen kendine.. e haydi o zaman hep beraber dikkat edelim kendimize de kanser falan olmayalım kızancıklar, kızçeler.

-idare hukuku kitabımı alınca kitaplığım devriliyodu lan az daha, şaka değil. e tabi deriiin bi boşluk oldu içinde, dayanamadı yazık napsın atıverdi kendini yere..

-morg görevlisi bi arkadaşım olduğunu söylemiş miydim? evet. morgun görevlisi. gurur duyuyorum kendisiylen ben şahsen.

-ayrıca da bi tane anıl var, 38 yaşında ve 3 çocuk annesi ve arkeoloji 1.sınıf öğrencisi. bana diyo ki: ''bana anıl de..'' bende ona anıl diyorum. o da arkadaşım gibi davranıyo falan. evet. annem 37, ben de 19 yaşındayım bu arada. bide ben geçen çay içiyodum tek başıma kantinde, anıl da kazıdan gelmiş, bana dediki bi solukta: ''karar verdim artık çocuk istemiyorum tüplerimi bağlattırcam, kazı yapmak istiyorum geri kalan hayatımda..'' ...bişey diyemedim lan. korktum, çok korkttum hem de gençler... uzaklaştım hemen ordan. koşarak tabii.

-böle kendimi pencereden sallandırıp hoy-lu-lu diye bağırıp, garip garip sesler çıkarasım var. hayır delireyazmıyorum.

orada adı yazan benim halam lan


orada adını karaladığım benim halam lan... bi üzüldüm ki bunları görünce nalet feysbukta, oturdum saatlerce ağladım falan... (şaka lan şaka ağlamadım da gözlerim doldu. yok tamam bunu da uydurdum.) 3 tane arkadaşı var: biri ben, biri kardeşim öteki de görümcesi falandır heralde -bilmiyorum ki kim?- (bak gerçi 5kişi olmuş, bayaa genişletmiş çevreyi, içim parçalandı..)
feysbuk ayağını denk alsın istiyorum.

-hala sen de kusura bakma da deli misin nesin? ne işin var feysbuklarda?? şimdi sen yarın bunları bulur, okur; blog mlog da açarsın kendine... hoş mu yani şimdi bu yaptığın sorarım sana halacan!?!

ne güzel beraber gezeriz öküz öküz


Kate: lan şimdi siz büsbüyük olunca (onlar büsbüyük olcak ben hep böyle kalcamya onu diyorum. evet.) abdul'len evlencenizya, söz ver hamile olunca hep ikimiz gezcez!.
Esra: tamam çocuk da doğunca üçümüzün olcak zaten.
Kate: ne güzel olur lan... böyle ben seni arabaylan bi yerlere götürürüm falan, poşetin falan olursa onları taşırım.. hava atarım ''baaaaak benim arkadaşım hamile'' diye burnum havada bakarım herkese. zaten ben ağlarım ki hep:L dayanamam.. (hatırlatma: biz Esra'ylan 14 yıldır...ayy neyse işte ben bunun sümüklü halini bilirim o kadar diim..)
Esra: niye sen beni gezdiriyomuşsun ikimizin de olsun..
Kate: hııı, olur bana uyar. zaten havadan hamile olunuyoya, adama ne hacet!? bi tane de benim olur o zaman...evet. (sanki adam olsa.. töbe töbeee -ben aslında böyle değildim kurabiyeler. inanki değildim, değilim yani.-)
Esra: ne güzel olur beraber gezeriz öküz öküz.
Kate: rgkjrtkhtojhkytjuypkuıploıiuşl tabi zaten ben psikolojini bozarım yoksa senin, gittikçe varile benziyosun esra falan derim. ağlarsın böyle. hıhı. evet.

o değil de..

''kaç yaşında kasım ayı? neyin hesabını ödüyor onca sarı banknotla??..'' (P.Neruda)