adsız özlem

gerçekler nerde, hüzünler çoğalmış..
aşk için kurduğum düşlerin yerini,
kocaman yanılgılar almış.
geriye dönemem, ölümden beterdir yenilgiler.
gözyaşlarım birer birer, uykularımda toplanmış.
gece oldu, sözüm bitti, uykum geldi, yatağım boş, üşüyorum, nerdesin?
tükendim artık, sen yoktun, hiç olmadın, ben ağladım, sen güldün, nerdeyim?

sevgiler nerde, gerçekler yalanmış.
aşk için kurduğum düşlerin yerini,
kocaman yanılgılar almış.
günleri geçiremem, kalbimden düşer sevişmeler.
gidişlerim birer birer, özleminde çoğalır.
gece oldu, sözüm bitti, uykum geldi, yatağım boş, üşüyorum, nerdesin?
tükendim artık, sen yoktun, hiç olmadın, ben ağladım, sen güldün, nerdeyim?


bu adamı da kara listeme aldım çok önceden. bunlar böyle iki murat içimi dağladılar yıllardır siz bilmezsiniz.. gün gelecek böle içimi oyan şarkılar yapan insanları birbir öldürcem. hıhı. evet.

hayır yani derdiniz ne baylar sizin? bi şarkı bu kadar güzel olmak zorunda değil diğğmi neticede? güzel güzel şarkılar yapmak niye?? hayret bişeysiniz yani..

ben

sınavlar iki hafta sonra kapıma dayanacak ve ben evde yokmuşum gibi davranacağım. hıhı.

ne yapmalı? evet, doğru bildiniz: ders çalışmalı güzel yavrularım. fakat ben ne yapıyorum ders çalışmak yerine:

marketteki sebze meyveleri beğenmeyip( beğenmeyip???), pazara gidiyorum mandalina falan alıyorum,
domates alıyorum,
patates oturtma yapıyorum,
toz alıyorum falan,
evleri süpürüyorum.
ne ka eğlenceli diğğmi.

peki neden böyle yapıyorum?
hayır, tabiki durduk yere değil. henüz o kadar delirmedim(!). mecburiyetten. mecburen meeeecbureen mecburen meeecburenn..
annem gelmedi hala. gelemiyor ve ben kendimi hiç iyi hissetmiyorum bu günlerde. 3 haftadır böyleyim lan bi düşünsenize. mortingen strasse olmama ramak kaldı.

-kesinlikle evlenmicem.-
evet büyük konuşuyorum ne var???



bi yorgana yeni bir nevresim geçirmek ne zor lan!!!

(ha ayrıca, bence domuz gribi virüsü ilk bizim evden çıktı. valla lan. şaka yapmıyorum. öyle pisiz ki! pardon babam ve aylin öyle pisler ki!(a) virüs bizim evde üremiş ve dünyaya yayılmış olabilir. evet.)

lale atlet elle.

bugün iki dil bir bavul'un galasına gittim ben. galaya da gittim yani, onu da yaptım. güzeldi. gidin yani. gidebilirsiniz. sevebilirsiniz ya da sevmeyebilirsiniz orası beni bağlamaz; hepsi gerçekti onu bilin yeter.


bide başka birileri de farketti mi bilemem ama, birinci sınıflara öğretilen fişlerin yerinde ''ali ata bak'' ''ayşe topu tut'' ve benzeri şeyler yerine ''lale atlet elle'' yazması???

-zülküf olum çok tatlısın.

anarşi başını alıp giderse

--beklemek yasaktır yazan heryerde beklemek istiyorum. böyle tam yazının altına geçip.. keza bekliyorum. böyle çok önemli bişey yapmışım gibi oluyo falan. sonuç: kendimi fevkaledenin fevkinde iyi hissediyorum. evet. (bknz: kurallar insanları aksini yapmaları yönünde tetikler.)

--bugün gözüme boya falan sürmedim. saçım başım dağınık gittim okula. dopdoğal. tanrım o nasıl güzel bi duygudur! gözlerimi rahatça kaşıyabildim lan! durdum durdum kaşıdım hem de. ellerimi yumruk yaptım te böyle, sonra da öyle işte saatlerce kaşıdım falan.

--okulda aynı sınıfta olduğumuzdan ötürü sadece yüzüne aşina olduğum bi insan: rengi siyah olan kazağımı görünce, gözlerine inanamadığını söyledi. renklerime nolmuşmuş. bişey olmadı içimde hepsi.
üstelik başka biri de niye bugün normal insanlar gibi giyindin bi sorunun yokya gibilerinden sorular sordu. ben de yok dedim, yok bişey..

öteki biri de dedi ki: birini sevmek için elle tutulur bir neden bulamıyorsan, onu gerçekten seviyorsun demektir.
yapma yaa böyle mi oluyo bu işler dedim bende içimden.. dışımdan da sustum.
(ayrıca bu öteki biri aklımı çeliyo benim. sms yapmıyorum. istemiyorum. yapmıcam keza. ama bu insan evladı sms yaparsan Dan'le başbaşa akşam yemeği ayarlarım falan diyo, göz kırpıyo falan. tahrik ediyo lan beni resmen. hoş mu şimdi bu?? kendi menfaatleri için benim duygularımı sömürmesi falan? sorarım size... ayıp ayıp cık cık cık.. çohayıp laaan!.)

--Dan'i gördüm lan bugün. bi kez daha vuruldum kendisine. oww hii!! how are you dedi yığıldım kaldım oracıkta. yüreğimi dağladı gitti yiğidim... o değil de korkuyorum lan kendimden. ben bu şevklen yarın derste nasılolsa anlamıyo diye, türkçe mürkçe laf da atarım çocuğa kendimi tutamayıp.. yaparım lan inan ki. öyle de kepaze bi insanım çünkü.

--lan o değil de, bi çocuk var bizim fakültede, saçı uzun böyle -ki ben saçı uzun oğlanları bi başka severim normalde- bizim sınıfta bu çocuk, yazın saçlarını uzatmış. gördüm yıkıldım. gitcem saçlarını kestirmesi için konuşcam bizzat kendisiyle. hatta gerekirse yalvarcam. valla bak. hoş mu şimdi bu yaptığın dicem. kestirmeye parası mı yok ki acaba lan diye düşünüyorum günlerdir.. hayır yani sorun buysa ben veririm. toplumsal fayda herşeyin önünde gelir benim için, ayrıca çocuğa karşı da insan olarak sorumlu hissediyorum kendimi. yardım etmek istiyorum. öyle böyle değil, böyle öyle de değil; bi garip. off.. çok kötü olmuş lan, anlatamam yani, içime dert oldu resmen. ama sanırım çocuk farkında değil, farkındaysa da bişey yapmıyosa bide?.. of off çok kötü...

ama, ya da, ve belki de çocuk öyle seviyodur kendisini diğmi.. olabilir yani. yok yok lan vazgeçtim. mutluysa beline kadar uzatsın hatta. ben onu öyle de sevmeye alışırım zamanla. gerçekten. uğraşırım yani en azından. hiç olmadı yatay geçiş falan yaparım değiştiririm okulumu. o yeterki mutlu olsun.
offf ama yazık lan. valla. bişeyler yapmak lazım yani püfff napsak..

öpücükler.

parfümün dansı

''eğer arzu ızdırabı getiriyorsa, belki akıllıca etmediğimizdendir ya da arzu ettiğimiz şeyi ustaca elde etmesini bilmediğimizdendir. kafalarımızı dua seccadelerine gömüp saklayacağımız yerde, tahriklere karşı çevremize duvarlar öreceğimiz yerde, arzularımızı doyurma konusunda ustalaşsak daha iyi değil mi? selamet denilen şey zayıflar içindir. benim inancım bu. ben selamet istemiyorum. ben hayat istiyorum. hayatın da tümünü istiyorum. sefaletini de, harikuladeliğini de. eğer tanrılar zevkten vergi istiyorsa öderim. ama vergilerine her seferinde itiraz ederim, karşı çıkarım. woden ya da şiva ya da buda ya da o hristiyan adam... neydi adı? onlar buna saygı gösteremiyorsa, o zaman onların gazabına da razıyım. hiç değilse bu zengin, yuvarlak gezegende, önüme serdikleri şöleni tatmış olurum, dişsiz bir tavşan gibi ondan kaçmamış olurum. en güzel şeylerin, bu dünyaya sırf bizi denemek için, büyük ödülü almamızı daha zorlaştırmak için getirildiğine inanmıyorum. boşluğun güvenliğini de istemiyorum. hayatı bu kılığa sokmak insanlara da tanrılara da yakışmaz.'' (parfümün dansı/sayfa 110-ilk paragraf)

şu an ağlamak istiyorum. hem de çok. evet.

celos (Dan kalp ben)

aşık oldum çok fena. adı Dan.
böyle gördüm celos çalmaya başladı falan. -yalan ben zorla çaldırdım. çalsın istedim yani-
evlencez biz.
sonra da haftasonları kırmızı ekoseli örtümüzle pikniğe gitcez falan.
bazı geceler verandada celos çalarken dans etcez,
Dan sabahları kahvaltı falan hazırlayıp bana süpriz yapcak.
beraber afrikaya safariye gitcez.
la vie en rose'yle fransa sokaklarında dans etcez.
gerçi onun bunlardan haberi yok şimdi ama ona da söylicem yarın.
Dan dicem, evet sen benim hocam olabilirsin ama görmüyo musun biz birbirimize aidiz, al götür beni buralardan dicem.
itiraz edeceğini sanmıyorum.
şimdi de bavulumu hazırlamaya gidiyorum.
hoşçakalın.
buraya kadarmış.

soru:ben giderim o gider, arkamdan huyhıuı hubaroyyyy eder? cevap: elektrik süpürgesi. evet.

11buçukta kalktım. ne güzel diğğ mi bugün benim okulum yok.
hayır güzel değil işte. sabahtan beri yemek ve temizlik yapıyorum. hani söz vermiştim ya, hıh işte yeşil fasulye falan yaptım. çok güzel oldu. ellerime sağlık.

bide fasulyeleri böyle kırarken pıtt çıt diye bi ses çıkıyoya, allahıımm nasıl güzel bi ses o öyle!! nasıl bi haz veriyo insana. çok fena. sapık gibi gözlerimi kapadım fasulyeleri çıtlattım falan. evet. benim uçlu kalemlere karşı da aynen böyle zaafım var zaten. dün çünkü sırf bu yüzden kitapçıda rezil oldum. bknz: kalem ele alınır, arkasına basılır çıt çıt ve ''uwwww'' diye garip sesler çıkarılır.

ayrıca bence aylin babam ve ben çok pisiz. çok fazla süpürdüm çünkü. aklın hayalin almaz yani o derece. banyoyu bile süpürdüm. -şaka değil lan gerçekten!-
bide evi süpürürken aklıma şey geldi. geçen hafta beraber çalıştığım kız ne salaktı lan. valla bak. kız sürekli şöyle konuşuyo ne sıkıcı: '' işte osman vardı bizim, benden hoşlanıyodu o. sonra osmana ben postayı koyunca onun bi arkadaşı vardı ali, o bana yazmaya başladı inanır mısın. ama çok hoş çocuk görsen bi. sonra bu osmanın arkadaşı alinin amcasının oğlu var, bu beni gördü, bi süzmeler, bi bakışlar falan. ama onu beğenmedim ben gözünde kirpik falan vardı. ayy bak ne dicem bunun halasının kızı var o bile yazdı bana düşünebiliyo musun. hatta onun annesi..'' ayıp lan. ben olsam utanırım. hadi hepsini geç, daha bir gün bile olmamış tanışalı. yazık lan. valla. tek çalışıciim bundan sonra. prensipli bi insanım ben. (prensibini yerim senin ben. prensipliymişmiş..)
hah bide geçen gün bana balyoz diyen şahsiyet kelime haznesini zorlayıp beni neye benzeteceğini iyice şaşırmış olacak ki; ''günaydın yıldız tornavidam'' falan diyo bana??? hayır yani çiçek falan de dimi? tornavida ne lan?? başında yıldız var diye güzel bişi mi sanıyo onu nedir bilemedim ki ben. neyse burdan tüm blog alemi adına kendisine acil şifalar diliyorum. gülmeyin. herkesin başına böyle şeyler gelebilir.
o değil de turgut vardı bitane, nolduki lan ona??
ben ölüyodum onun için siz bilmezsiniz. küçüktünüz o zaman.

neyse; öptüm.mıncırdım.gittim.hoşçakal-tabi kalabilirsen-tatlım.

ne zaman ders çalışcam lan ben. anne lan.. gel artık.

renklerin içindeeee renkleriin içindeee..dırıdım dırıdım dıptıss...

gidiyorum lan..

bigün ''ölümsüz adamın müebbet hapsi'' konulu bi yazı yazıcam ve o gün ölücem. evet.
alnıma bi posta pulu yapıştırıp, kendimi postalamak istiyorum. uzağa. irlandaya, kanadaya ya da marsa falan.
ya da yakın olsun; ispanya olsun..
neden bu kadar zaman büyüdük
ayrılmamak için birbirimizden?
neden ölmedikki ikimizde
çocukluğum ölüverdiğinde?
ve çekip gidecekse bu can bu tenden
neden böyle sadık bana iskeletim?
-P.Neruda/sorular kitabı /sayfa:58-

I love him.

sabahın sekizinde üzerimdeki elbiseye bakıp ''şarap gibi kadın olmuşsun'' dedikten sonra, sandaletlerimi farkedip ''hint fakiri gibi terlikle mi geldin??'' diye soran adam kalp ben. evet.

ışınlanan kaktüs

gülşah: ''ya ne dicem.. hani ben böyle uzaylı fetişisti bi insanım ya, böyle ışınlanma falan olsa keşke diyorum hani hep, belki bu pek de iyi bi fikir değildir. yani düşünsene, hırsız eve girmek istiyo, çatt ışınlanıveriyo evin içine falan. korkarım lan ben.. sapıklar falan giriverir içeri...''

aylin:''abla manyak mısın? oturup bunu mu düşündün?''

hastayım.

çok pis hastayım lan. böyle 0.2 saniyede bir hapşırıyorum, 0.002 saniyede bir burnumu siliyorum falan.
o değil de; akşam üzeri hapşırdığım hapşırıklardan biri öyle şiddetliydi ki, yere yığılıyodum nerdeyse. kalbim bayaa uzun bi süre birsürü hızlı hızlı attı sonra. benim kalbim birsürü atıyo hep, sizinki de atıyo mu? birsürü yani? ayrıca o hapşırmadan sonra kesin vücudumun fonksiyonlarından biri gitti, bozuldu falan yani. mesela artık yediğim yemekler soluk borumdan ciğerlerime, soluduğum hava da mideme gidiyo olabilir.
neyse.

bir genç kızın gizli göbeği.

benim içime çekerek gezmeye alıştığım bir göbeğim var. evet göbeğimi kendi haline bırakamıyorum, içime çekik geziyorum. tikim var. ruh hastasıyım ben. regl dönemimde çikolata kavonozunun dibini buluyorum çünkü ben her ay. evet. yapıyorum bunu. kaşık kaşık hem de. o yüzden beni kesseniz kandan çok çikolata akar damarlarımdan.

mesela bigün şeker hastası olursam, çikolatayla intihar etcem. ölümüm çikolatadan olcak yani, ben size diim.

çikolatadan ayakkabı yapsalar onu bile yerim lan.

oha. çüş. burşşşt. şaka yaptım lan ben?
''çikolatadan ayakkabı yapsalar onu bile yerim lan'' cümlesindeki mübalaaaaamın üzerine yazımıı bitiriyordum ki tam, google amcada görsellerde çikolata aradım. (biz insanlar böyle şeyler yapıyoruz arada) ama niyetim ağzınızın suyunu akıtacak cinsten güzel cici çikolatalar bulmaktı. valla lan. kötü bi niyetim yoktu yani. iyi bi insanım ben. ama onun yerine şunları buldum. oysa sadece şakaydı. bu fotonun üzerine daha da yazamam ben. psikolojim bozuldu. rüyamda da bu ayakkabıları kemirirken görürüm kendimi.
çokorkunç lan.

''Hoy Lu-Lu şarkısını söylesin her gece''

ben her gece ''hoy-lu lu'' şarkısını söylerim sana eğer istersen. gerçekten. hem zaten canım seninle fıskiyelerde ıslanmak istiyo.
güneş denize değsin ve güneşin değdiği yerden bi evim olsun istiyorum. kapı zili mızıka gibi çalsın. hiç susmasın istiyorum o zil. bi tane de ağaç olsun; öyle kocaman olsun ki evden büyük olsun. sağlam bi dalına iyi de bi salıncak yaptık mı seninle şöyle, sanıyorum bi martı görmüş kadar mutlu olurum. akşamları orda bağıra bağıra hoylulu şarkısını söylemek istiyorum sana. sen de ben şarkı söylerken, arada kapının ziline basarsın? bizden başka kimse duymaz ama başkaları duyacakmış gibi bağıralım istiyorum. sallanırken yer çekimi kanununa(!) karşı gelip uçalım ve seninle ilk ve tek şuçumuzu böyle işleyelim istiyorum. sonra dünyaya paralel durup, dünyayla aynı hızda dönelim. biz dönmeden de döner ya; olsun, sanki biz dönüyoruz diye dönüyomuş gibi yapalım yalancıktan. biz hiç ağlamayalım, bulutlar biz ağlamaklı olunca bizim yerimize dünyaya ağlasın istiyorum. 27.07.2007 ''bak ve gör; yaşam düşlerdedir..''

ben bir papatyasever'im ama yine de çoook teşekkür ederim

bugün kızılayda karşıdan karşıya geçmek için beklerken biri arkamdan, üzerime bir avuç gül yaprağı döktü. döndüm baktım, 8-9 yaşlarında bi çocuk arkasına baka baka gülümseyerek kaçıyo. bi hoş oldum, duygulandım falan. sonra da güldüm kendi kendime..
hatta bir yaprak da çantamın üzerinde kalmış, şimdi de kitabımın arasında kalıyo kalıcı olarak..

geçen sene kızılayda çocuklara şeker dağıtırken, bir yerine iki tane lolipop verdiğim çingene çocuklardan biri kesin.

gül yapraklarının sahibi sevgili dostum çocuk;

teşekkür ederim.

çok teşekkür ederim..