T-rex eats you!

dün, 5-10yaş arası 30a yakın çocuğu karşıma oturtturup "dinozor nedir bilen var mı?" diye sorduktan sonra, içlerinden birisi "zehiiiiiiğğr" diye cevap verdiğinde gülen tek kişi bendim.

diyeceğim o ki, çocukların hepsi dinozorları zehir zannediyor olabilir.



-çok seviyom.

Guys, december is coming.

walking dead izlerken duygulanmış olmamın mantıklı bir açıklaması yok. öncelikle onu bir belirteyim. son günlerde bütün günümü kaan tangöze taklidi yaparak geçiriyorum. önümüzdeki ayın sonunda 2012ye girecek olmasak, aralık ayını ateşe vermeyi düşünebilirdim. çünkü, ankara ve ankara'nın hayvansı soğuğuyla bir bütün oluşturduğu için, aralık ayı aşık olmak istediğim aylar içinde 13.sırada yer alıyor ve bu haliyle görmezlikten gelinmeyi hakediyor.

aralık ölse hiç üzülmem.

hoşçakalın.

hey banana.

beynimi enişteme bağışlamak konusunda kararlıyım. öncelikle o bir bilinsin. sonralıkla, 11 tane sınavın belasını verip, son 2'sinin belasını vermeye üşendiğim için, bugünkü sınavlarda sıçmış olmamın şerefine eve hiç gitmeden doğrudan "club girl" olmaya karar vermiştim ki; anneannemlerin bize geleceğini öğrendikten sonra, çok geç olmadan soluğu eve giden yolun başında almış bulundum. bu gereksiz bilgileri verdikten sonra, diyebilirim ki:

sınavlar bitti lan.

şimdi izin verirseniz, boşluğun dibine vurmak için elimden geleni yapacağım.

allağa emane tolun.
GULSAH HUKUKU 2011-2012 GÜZ DÖNEMİ VİZE SINAVI


Açıklamalar: Gerekçesiz cevaplar da değerlendirmeye tabidir.


Süre: İsrafil sura üfleyene kadar, istediğiniz zaman cevaplamakta özgürsünüz.


SORU-1) Bütün gece Marx'ı "Marks" diye yazan bir insan evladının notundan genel kamu hukukuna çalışmaya çalıştığımı da göz önünde bulundurarak, bugünkü saçmalama performansımın diğer günlere oranla yüzdelik dilimini hesaplayıp, bulduğunuz sonucu Gülşah Hukuku genel hükümleri çerçevesinde değerlendiriniz ve neler yapabileceğim konusunda kısaca bilgi veriniz. (100 puan)


Başarılar dilerim.

Ord. Prof. Dr. Gulsah DİNC

mütemadiyen trajediler içerisindeyim.

saat 23:00.
ders çalışıyorum,
yirmilik dişim doğum yapmış,
başımı ağrılar basmış:

odaklanmakta zorluk çektiğim an kalemi kağıdı bırakma huyumla beraber mutfağa doğru yol alıyorum. dünyanın en nadir ilaç içen
-içebilen- insanlarından birisi olmam, ilaç kutusunun beni bekliyor olduğu gerçeğini kabullenmeme engel değil. babam mutfakta, radyo dinliyor ve bana, özet olarak: "yine mi kahve içeceksin, çay var, çay iç..?" gibilerinden bir şeyler söylüyor. beynim sökülüyor diyorum.
-görebileceğiniz en güleryüzlü beynisöküleninsanım-
..
"yat da uyu kızım" konulu konuşması sonuçsuz kaldıktan sonra, bardak aldığımı görüp, "ne içeceksin? kahve içme. bira vardı dolapta," diyerek bana sözde seçenekler sunarak eğlenen babamı, iki bardak suyla bir hapı yutamayışıma maruz bırakıp odama çıkıyorum.
..
saat 23:15.
baş ağrım geçer geçmez çalışmaya devam etmek üzere masa başındayım.
..
şu sınavlar bitsin de.

şu sınavlar bitsin de bi.

dumansız kafa sahası

"eşlerin birbirini dövmesi:
yapılan soruşturma, toplanan delillerle kocanın güven sarsıcı davranışlarına ve karısını ağır dövmesine karşın karısının da onu dövdüğü, bu durumda taraflardan birinin kusurunu diğerinden ağır tutmanın mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. bu halde taraflar arasında müşterek hayatın temelini sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır."

bu yargıtay kararını buraya yazmamda,
son günlerde kafamın, kocasını döven kadının kafasıyla iletişim kurabiliyor olması etkili olmuş olabilir. bir hukukçu olarak adaletini sikeyim dünya diyerek ortalıkta dolanıyor olmam o sınavlara girmeyeceğim anlamına gelmiyor ceysın. olaylar bu şekilde saçmasapanlığıyla büyülerken, benim, beynimin burnumdan gelme ihtimali ile birlikte kendime çaylar demliyor olmam, her şeyi biraz daha katlanılabilir kılma çabamın bir ürünü. bide böyle uzun cümleler kurmayı nerden öğreniyorsam. hayır nerden öğreniyorsam böyle uzun cümleler kurmayı? her neyse. öncelikle güvercinlerin yemcil hayvanlar olduğunu kabul etmeniz gerekiyor. şimdilik gidiyorum. kendime iyi dersler. allağa emane tolun.


rufus.
pantolonun.

sana mavi pastalar pişireceğim küçük kız.

"benim hayatımdan film olmaz, ama olsaydı, olabilseydi, bu şarkı soundtrack'inde kesin olurdu'' dediğimde, ''bal gibi de olur efendim, olmazsa da oldururuz!!" diyerek bana meydan okuyan, 'çok' sevdiğim bir arkadaşımın doğum günü bugün. ben goygoy yapıyoruz zannederken, o, çekeceği filmin -filmimin- giriş sahnesini bile düşünecek kadar ciddiymiş hem de; bi'gün karşıma dikildi ve dedi:
"öncelikle bir çift bağcıklı ayakkabı lazım."
...
bazı şeyleri, sadece bazı insanlarla tanışabilmek için yaşadığımız gerçeğine yürekten inanan insanlar oluşumuz, tanışma hikayemiz hakkındaki detayları hatırlayıp nihan'la durmadan gülmemize sebep oluyor olsa da; kesişim kümesini oluşturan şeyin, bir çeşit huzur düşkünü canlılar olmamızdan kaynaklanan, naif ve bir o kadar da güzel yaşanmışlıklarımız olduğu konusunda şüphem yok. çünkü hayat nihan'la daha kolay ve güzel. böyle nasıl desem, hani çimlere yatarsınız; masmavi gökyüzünde, bir uçağın, ardında beyaz bir çizgi bırakarak bir yerlere gittiğini görürsünüz ve taa içinizde bir şeyler çözülür. nihan da öyle işte, hayatıma yumuşatıcı döküp duruyor.

iyi ki doğdun balonlar kraliçesi.
seni çoooğk seven,
arkadaşın
kivikadın.