spora başladığım ilk gün spor hocamın, evine gittiğinde karısına çocuğuna anlatıp gülebileceği harika anıları olmuştu sevgili gönül dostlarım. nefes alırken bayılma tehlikesi geçiren, hareketleri 1-2-3-4-6-7 diye sayan bir insanla çalışmak her spor hocasına nasip olmaz, bilirsiniz. tamamen ümitsiz vaka iken, bugün spor salonunda bütün ümitlerin bağlandığı insan haline gelişimle ilgili bir kaç söz söylemek isterdim ama konumuz bu değil. (tam da burada çok çalıştım, azmettim, başardım diye devam ettiğimi bir düşün.)
spor iyi bişey olabilir ama eğlenmek daha iyi bişey. o yüzden bu yazının ana düşüncesi 'haydi gelin spor yapalım' değil, şudur: 'bir gidin bakın, eğlenmiyosanız siktir edin.' sağlıklı yaşam falan hepsi bi kenara, eğlencesiz sağlıklı yaşama karşıyım ben. bu yüzden koşu bandında koşarken suratında ''çok eziyet çekiyorum'' ifadesi olan birini gördüğümde ağlamak istiyorum. rahat olun gençler, hiçbirşeyi yapmaya mecbur değilsiniz.
son olarak,
46 yaşında olmasına rağmen -adam babamdan yaşlı beyler- 8 yıldır düzenli olarak spor yaptığı için hala karizmatik ve seksi olan ismet'e buradan bir şarkı armağan etmek istiyorum:
ismetçim, 'hayat hiç de adil değil' diyen erkeklerin parmakla göstereceği bir örnek niteliğinde olduğunu bilmelisin tatlım.
2 yorum:
56 yaşında babam. 6 yıl önce futbola başladı. Kaleci. Haftada 3-4 kez antreman ve 2-3 kez de maç yapmaya başladı. Toooyoo toyota toyoo toyota.
we love wimbala wimbo's father too.
Yorum Gönder